Merhaba
30 Ağustos 2020Birlikte bir düş yaratmak için, onun düş olduğunu bile bile, gelin hayal gücümüzün potansiyelini kullanalım.
Yüzlerce sinema salonu bulunan dev bir alışveriş merkezinde olduğunuzu hayal edin. Ne oynadığını görmek için etrafa bakıyorsunuz ve içinde adınızın bulunduğu bir film farkediyorsunuz. İnanılmaz! Sinema salonuna giriyorsunuz, bir kişi dışında salon bomboş. Sessizce, bölmemeye özen göstererek, sizi fark bile etmeyip tüm dikkatini filme vermiş olan o seyircinin yanına oturuyorsunuz.
Ekrana bakıyorsunuz, o ne, sürpriz! Filmdeki tüm karakterleri tanıyorsunuz; anneniz, babanız, kardeşleriniz, aşkınız, çocuklarınız, arkadaşlarınız. Sonra filmin başrol oyuncusunu görüyorsunuz; a, bu sizsiniz! Filmin yıldızı sizsiniz ve bu sizin hikayeniz. Şu yanınızda oturan seyirci de, filmdeki oyunu izleyen de sizsiniz. Başkarakterler, elbette tıpkı tam sizin gördüğünüz gibi, diğer karakterlerde öyle çünkü sizin hikayenizi bilen de sizsiniz. Bir süre sonra tanık olduğunuz şeyler biraz fazla üzerinize gelir gibi oluyor ve başka filme gitmeye karar veriyorsunuz.
Dört Anlaşma: Kişisel Özgürlük için Pratik Bir Kılavuz, en çok satan yazar Don Miguel Ruiz'in Janet Mills ile yaptığı kendi kendine yardım kitabıdır.
„Her zihin bir alemdir. Hiçbir şeyi kişisel algılamayın”
Bu sinemada da sadece bir seyirci var, o da yanınıza oturduğunu fark etmiyor bile. Filmi izlemeye başlıyorsunuz ve yine tüm karakterler tanıdık ama siz ikinci derecede bir roldesiniz. Bu, annenizin hayat hikayesi, tüm dikkatiyle izleyen de o. Sonra annenizin sizin filminizden anne karakteriyle aynı olmadığını görüyorsunuz. Onun kendisini yansıtma biçimi, kendi filminde tamamen farklı. Anneniz, herkesin herkesin algılamasını istediği şekilde yansıtıyor kendisini. Siz bunun sahici olmadığını biliyorsunuz. Rol yapıyor o. Ama sonra bunun onun kendisini algılama biçimi olduğunu fark etmeniz, size bir tür şok oluyor.